2024’ün En İyi Black Metal Albümleri

Geldik yıl boyunca en çok vakit harcadığım metal türüne. Siyahlardan siyah beğene beğene geldik biz bu günlere. Temelinde çok sayıda ilkel bir kaosun yer aldığı black metal için harcadığım vakitlerin bir şekilde karşılığını aldığımı hissediyorum. Başta oldukça korkutucu gelen çok sayıdaki kavram, üzerine yaşadığım düşünme seansları sonrası çok daha anlamlı bir bütüne tamamlanıyor.
Zaten bu türün temellerinde yatan şey, düzenin dayattığı sahte güvenliğine karşı bir başkaldırı, insanın varoluşsal boşluğunu kabul edişi ve kaosun bile bir süre sonra meydana getirdiği yaratıcı gücünü kutsayışıdır. Bu açıdan 2024 yılı, black metal sahnesi için yine çok çeşitli konular ekseninde yetkin eserlerin kendisini hissettirdiği bir yıl oldu. Her albüm insanın karanlık doğasını farklı bir perspektiften ele aldı. Kimisi doğanın amansız gücüne bir ağıt yaktı, kimisi mitolojik ve okült temaları günümüze taşıdı, kimisi ise modern dünyanın yüzeysel değerlerini yerle bir etti. Bu yılın birazdan aşağıda bulacağınız BENCE seçtiğim en iyi albümleri yalnızca teknik ustalıkla değil, aynı zamanda yıkıcı ve dönüştürücü bir vizyonla karşımızda duruyor.
2024 black metal için epey verimli bir dönemi temsil ediyor. Bu yılın en iyi albümleri, yalnızca melodik ve atmosferik bir şölen sunmakla kalmadı; aynı zamanda felsefi düşüncelerin, varoluşun anlamını sorgulayan güçlü anlatılarla birleştiği birer sanat eseri oldular. Her bir albüm, modern dünyanın yüzeysel ışıklarını reddeden ve dinleyiciyi kendi içindeki sonsuz karanlığa bakmaya cesaretlendiren birer manifesto sanki.
Bu açıdan kendinizi hazırlayın; çünkü birazdan çıkacağımız bu yolculuk yalnızca dinlemekle değil, hissederek ve yüzleşerek tamamlanabilir. Gökyüzünün en karanlık köşesine bakarken yıldızlardan çok öte bir şeyi göreceksiniz: kendinizi. Karanlığa adım atmaya hazır mısınız?
Hadi dalalım!
20. An Axis of Perdition – Apertures
Çok uzun yıllar sonra kendilerinden beklediğim manyaklıkta bir albümle çıkageldiler ve sene sonu listeme son dakika yara yara girdiler diyerek başlayabilirim. Manyaklar diyorum çünkü grubu bilenler ne derece rahatsız bir müzik dinleyeceklerini bilirler. Hiç bilmeyenler için ise tam bir rahatsızlık senfonisi diyeyim olsun bitsin. Eğer Black Metal’e maruz kalmanız gülünç ceset boyalı bir avuç grupla sınırlıysa, vay halinize. Çünkü bu albümde kendinizi amansız bir nihilizm ve uzlaşmaz bir kasvetin korkunç gerçekliğine hazırlamanız gerekiyor. Yıllar içinde grubun isminde meydana gelen minik değişiklikler sonrası son hali ile “An Axis of Perdition” hiçbir zaman popüler bir kabul görmedi, belki de iyi ki görmedi. Çünkü grubun yarattığı ses manzaralarına çok da yaklaşmamanızı tavsiye ediyorum.Zira içine çekildikten sonraki tedavi masraflarınız için o kadar para yok bende.
19. Kanonenfieber – Die Urkatastrophe
Sonunda hiçbir şeye varmayan, milyonlarca insanın anlamsızca katledilmesini kınayan bir grup olarak kendilerini savaş ve ortamları üzerinden kuran bir grup var karşımızda. Ana tema olarak elde var 1. Dünya Savaşı. Ve bunu en net şekilde hissetmenize denk düşecek şekilde Almanca yazılmış şarkılar var elimizde. Almanca dilini anlamada tamamen cahil olsanız bile, vokal sunumunun ve şarkı yazımının üzerinizdeki etkisini şak diye hissedebilirsiniz. Bu konu etrafında gerçeklik bulan müziğe çok iyi oturduğunu düşünüyorum. Her kelime öldürmek için keskinleştirilmiş bir silah gibi adeta. Ayrıca grubun görsel anlamdaki bakış açısının tutarlı bir dili de var. Bunu albüm kapaklarında çok net görebilirsiniz. Ayrıca teatral sahne şovu olan black metalcileri sevenler özellikle mutludur zannediyorum. Merak edenler canlı performanslarına bir bakabilir. Çok daha fazla büyüyecekler.
18. Gaerea – Coma
Ülkemizde de izlediğimiz ve şahsen beklediğimden çok daha fazlasını bulduğum bir grup var sırada. Sahnedeki teatral görsellik ve enerjiye hayran olmuştum. Portekiz’in yeraltı sahnesinden hızla küresel sahnede önemli bir konuma yükselmeleri boşa değil. Sürekli yükselen, son birkaç yıldır sesleri daha keskin hale gelen ve çok az grubun başarabileceği içgüdüsel bir hamlığa sahipler ayrıca. Gaerea, en başından itibaren kimliklerini gizleyen maskelerle performans sergileyerek anonim kalmayı seçti. Bu karar, yalnızca gizemlerine katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda grubun müziğin ve mesajının arkasındaki kişiliklerden ziyade kendi adına konuşmasına izin verme felsefesini de yansıtıyor. Bu kapsamda kağıtlara dökülerek yazılmış, daha doğrusu önceden alınan notları ile metin üzerinden devam ettirilmiş gibi duran bir albüm daha üretmişler. Her detayına zaman harcandığı ve kafa patlatıldığı belli. Yoğun ve iyi cilalanmış Black Metal’i seviyorsanız ve melankoliden korkmuyorsanız, bu kaçırmak istemeyeceğiniz bir deneyim aslında. Fakat zarif yapısı, zehirli kimliği ile anında mıhlayabilir sizi. Aldanmayın siz o maskelere filan. Adamın canını alıverirler.
17. Monte Penumbra – Austere Dawning
Yayınlanalı epey kısa bir süre olmasına rağmen sene sonu listemde hakkı ile ve hızlıca yer sahibi olduklarını belirteyim. Uzun süredir bu derecede yoğun katman bir karanlıkla karşı karşıya değildik sanırım. Portekizli ekip bu 3. albümleri ile kariyerlerinin şimdilik en iyi albümünü üretmiş durumdalar. Portekizli diyorum ama aslında İzlanda çok daha baskın memleket havası olarak aslında müziklerinde. İnkar edilemez derecede tehditkar bir albüm var önümüzde arkadaşlar. Tırsmanız gayet normal. Şarkılarda kullanılan geleneksel tremolo seçimleri ve yoğun riffer ile oluşturdukları müziklerine alkış kıyamet gönderiyorum. Omurganızdan aşağı ürperti gönderen ürkütücü bir ambiyansı hatırlatın bir daha öveyim.
Albümün kapağını da ayrıca övmeden bitirmek istemiyorum. Vallahi bravo.
16. Labyrinthus Stellarum – Vortex of the Worlds
Uzay ile ilişki kuran black metal gruplarına ayrı bir hasta oluyorum sanırım. Ukraynalı kozmik black metal grubu Labyrinthus Stellarum bu ilişkilendirme işini köküne kadar sağlam yapan ekiplerden. Hayata geçirdikleri elektronik deneyler ve coşkulu ilahileri ile sahip oldukları ses mekanizmasına müthiş bir atmosfer aşılıyorlar. Uzayın hissetmeniz gereken tüm enginliği ve tekinsizliğini, olabilecek en soğuk hislerle müziklerine aktarılmış durumda. Akılda kalıcı riffler ve kolay takip edilebilen melodik yapıları ile çok daha geniş bir kitleye ulaşmalarını temenni ederim. Grup üyeleri henüz çok da genç. Müzikal bakış açıları öyle doğru ki uzun yıllar kalbur üstü işler çıkarmamaları için bir neden yok. Benden kendilerine tam destek her şeyin öncesinde.
15. Vafurlogi – Í Vökulli Áþján
Sinmara ve Svartidauði’nin eski üyeleri, en iyi bildikleri işi yapmaya bu isim altında devam ediyorlar. Öyle keskin bir bıçağı kabzasından tutuyolar ki gördüğünüz andan itibaren size saplanacağını kestirebiliyorsunuz. Müziğin tüm yönleri çok yönlü olarak düşünülmüş ve yansıtılmış olarak hissettiriyor kendisini. Bu ruh hali ve müziğin arkasındaki sanatçıların bu bestelere ne kadar çok zaman ve enerji harcadığı gün gibi ortada. Daha ilk albümden, sanırım sahip oldukları deneyim ve birikim ile, bu derecede yüksek kalibreye ulaşmış olmalarına ayılıp bayılıyorum. Kaosun zaman içinde uyumsuzluktan belirli bir paterne geçtiğinin iyi bir ispatı aynı zamanda. Melodiler birleşip çok acayip ve yüce bir krallığın tuğlalarına dönüşüyor. Doksanların yaratıcı ruhundan, isyanından ve gelenekselciliğinden de ilham alan enfes bir ilk albüm. Kaçmaz bence.
14. Blaze of Perdition – Upharsin
Polonya black metal hareketinin ön saflarında yer alan grup, 2024’te altıncı albümleri Upharsin ile yine büyük işler peşinde. Yetenekli bir grubun tarzlarını geliştirmekten ve yaratıcılıklarını zorlamaktan korkmadığını gösteren harika bir albüm daha anlayacağınız. Geleneksel black metalden esinlenen büyüleyici ve melankolik melodiler, acımasız blastbeat’ler ve vahşi vokaller ile kuduz bir köpek misali saldırılarına devam ediyor. Grubun albüm için verdiği beyanatlar albümü ve konuyu yeterince özetliyor: “Albüme çarpıcı ve cezalandırıcı bir şeyle başlamak istedik, bu yüzden ilk önce ruh halinizi ayarlayacak bir giriş bölümü yok. Muhtemelen Upharsin’deki öfke ve alevlerle başlayan şey, kısa süre içerisinde biraz çamurlu, neredeyse psikedelik bir uçuruma dönüşerek ateşli patlamalarla yönetilen bir cehenneme dönüşüyor. Sözsel olarak, kolektif, yıkıcı doğamızın hızına ve cazibelerine ayak uydurma mücadelemizden de bahsediyoruz. Onu bastırmak ve genişlemesine izin vermek yerine anlamak, kabul etmek ve ondan ders çıkarmak amacındayız.” Geçebilirsiniz yerine aferin 10.
13. LVME – Of Sinful Nature
Norma Evangelium Diaboli kartivizitine sahip, prime seviye bir black metal albümünde sıra. Gizemli bandcamp sayfaları ve üç beş bilgi dışında grup üyeleri hakkında fikrimiz yok. Fransız black metali etkileşimli müzikleri kara bir elmas gibi parlıyor, bak o çok belli. İnsan doğasının tehlikeli ruhunu inceleyen, günah eğilimine duydukları saygı ve yüceltmeyle kapkara bir albüm daha üretmiş durumdalar. Harika düşünülmüş müzikal fikirler ile müziklerindeki her an öyle kıymetli ve kudretli duyuluyor ki… Şarkılar, birden fazla dinlemeyi ödüllendiren yoğun bir ses bulutu kümesi gibi. İçinden geçip gidebilen olursa tabi. Yıl içerisinde çok defa dinledim albümü ve her seferinde de üzerine düşünerek kalktım başından. Davul partisyonları inanılmaaaz bu arada. Vay arkadaş.
12. 1349 – The Wolf and the King
Bu albümün adı klasik bir simya alegorisinden geliyor MUŞ: Bir kurt bir kralı yutar. Sonra kurt alevler tarafından yutulur ve küllerinden yeni bir kral yükselir. Başta biraz gece okunan kısa ve cheesy hikayeler gibi tınladı bana yalan yok. Fakat albümün içerisinde gayet de yetkin bir şekilde kullanıldığını gördüm. 1349 şu albüme kadar black metal zevkimde çok üst sıralarda değildi ama bu albüm öyle böyle değil. Cidden harika prodüksiyonu ile kasvet ve öfkenin özünü mükemmel bir şekilde yakalamışlar. Bir de davul başındaki insan olmayan varlık (Frost) sebebi ile olay bambaşka yerlere gitmiş. Özetle; The Wolf and The King akıllara durgunluk veren kalitede bir albüm ve 1349’un insanlara müzikal olarak neler yapabileceklerini göstermesi için harika bir örnek. İnsanlığı karanlığa götürme konusunda bu derece ihtirasa valla şapka çıkartacağım hiç aklıma gelmezdi.
11. Verberis – The Apophatic Wilderness
Yeni Zellanda masaya öyle bir vuruyor ki… Hem de bunu hazmı hiç kolay olmayan bu albümün sahipleri ile yapıyor. Ne kadar çok zaman harcanırsa ve ne kadar çok dikkat gösterilirse, Verberis o çalışkan ruhları ile sürekli olarak en üst düzey kalitede, beyinsel kayıtlarla ödüllendiriyor. Grubun ulcerate elemanı üyesi (Jamie Saint Merat) arşa çıktıkları müzikal anlayışına ek olarak, daha black metal tarafında at koşturarak yer almayı da çok iyi başarmış durumda. Dissonant işlere meraklı kişiler için hazine sandığını açmak gibi bir albüm var ortada. Bunu en klas şekillerde yapmış olmalarını ve bu kafa ile müzik üreterek bizleri kirletmiş olmalarını sinsi bir kahkaha ile pekiştiriyorum. “Sizden istenen denemeleri tanımıyor musunuz? Obur sinek sürülerini duymuyor musunuz? Bozulmanın pis kokusunu koklamıyor musunuz? Mum alevine uçan güveler gibi, Şeytan’ın ateşinde yok oluşunuza kör olmaya zorlanmış ve kandırılmışsınız. ” Yazık yazık.
10. Panzerfaust – The Suns of Perdition – Chapter IV: To Shadow Zion
Albümü dinlemeyi bitirince ürpermesi geçen kalksın hemen masadan. Kanada’nın önde gelen black metal grubu Panzerfaust, devasa tetralojileri “The Suns of Perdition”ın dördüncü ve son bölümünü yayınlayarak insan ruhunun en karanlık derinliklerine yapılan yürek parçalayıcı bir yolculuğun sonuna işaret ediyor; ışığın yalnızca uzak bir anı olduğu ve umudun kaybolduğu bir yolculuk. Bu açıdan başından sonuna kadar sadece çok az sayıda grubun sağlayabileceği bir işçilik ve ustalıkla yapılmış bu zafer dolu işe ayrı bir selam olsun. Mümkün olan her fırsatta kendi güçlerini gösteren bir ekip Panzerfaust. Bu açıdan tutarlılıklarını her daim alkışlayacağız gibi görünüyor. Modern dünyanın çöküşünü anlatan gruplar liginde her daim forvet oynamayı başarmaları da bundan sebep.
9. Black Curse – Burning in Celestial Poison
Extreme metal için bir albümü dinlemeye başladığında sizi daha ilk saniyelerden itibaren tedirgin eden, tuhaf gelen bir durum varsa “işler yolunda algısı “başladı bende. Dinleyenine içerisindeki melodilerin toplam ağırlığı altında boğulduğu hissi yaratması epey keyifli. (Ne diyorum lan ben!) Grup bu sefer işin death metal tarafını black metal ile öyle bir sarmalamış ki her iki türün parlak noktalarını alıp kömür karası bir atmosfere sokmayı başarmış. Sonuçta grubun isim olarak edindiği kara bir lanetten bahsediyoruz. Karşınıza çıktığında yüzleşmesi ve kurtulması kolay olmayan, hazırlık yapma şansı tanımayan bir perişan etme argümanını dinliyorsunuz anlayacağınız. Grup böyle devam ederse, tanık olunacak sonsuz ahlaksızlıkların yalnızca ilk katmanındasınız. Uyarmış olayım.
8. Dödsrit – Nocturnal Will
Melodi ve duygu peşinde koşan black metal dinleyicileri için biçilmiş kaftan var elimizde. İçine girmesi, etkilenmesi ve özdeşim yaratma konusunda eli çabuk bir albümle karşı karşıyayız. Tamamen agresif olmak gibi bir çabadan ziyade pürüzsüz, çekici ve temiz rifflerle dolu. Bu kayıtta yer bulan acı, kargaşa ve kederin ortasında bile, kendinizi canlı hissetmenizi sağlayan ve sizi sırtında taşıyan o kadar güçlü bir alt akıntı var ki kapılmamak imkansız. DÖDSRIT’in gerçekten hoşuma giden yanı, normal şartlar altında rahatlamak için ihtiyacınız olan her şeyi tüyler ürpertici melodiler eşliğinde sundukları bu kontrastta aslına bakarsanız. Albümün adı da size bir dinleme zamanı referansı veriyor. Işıklar azaldığında ve gece tüm ihtişamı ile belirginleştiğinde bir daha buluşmak üzere.
7. Cloven – Chance Encounter of Flesh and Nail
Cloven yıl içerisinde çok farklı tarzlarda albümler üreten bir oluşum. (Evet bu cümleyi bir kez daha okuyabilirsiniz: yıl içerisinde çok tarzda, çok albüm) Bu albüm de canı black metal yapmak istediğindeki sonuç. Albüm ana eksen olarak black metal olarak kalsa da, hakim olduğu doom elementlerini de işin başına geçirmesiyle tam bir duygu bombasına dönüştürülmüş. Yılın en beğendiğim black metal parçası nedir diye sorulduğunda yanıtım bu albümün içerisindeki şarkılardan birisi benim için. “Owed to the Flames” dinleme tekrarlarında en üst sırada yer alıyor. Cidden bambaşka seviyede bir şarkı olduğunu düşünüyorum. Yaşattığı hissi ile resmen zaman duruyor ve üstüme beton dökülmüş gibi kalıyorum. Çok ama çok karanlık, bir o kadar uğursuz. Albümün her notası ile damarlarıma enjekte ettiği tarifi zor içerik için dev alkışlar gönderiyorum. Dinlerken aşkın bir ruh haline geçmemi de başarıyor. Sanırım albümün sahibinin elinde bir voodoo bebeği olarak bulunduruluyorum. Kaçasım da yok, buna yetecek kabiliyetim de. Uzun zamanlar buradayım belli ki.
6. Hauntologist – Hollow
Albüm kapağı ile ne kadar çok şey anlatıyor gibi gelmiyor mu size de? Yaşadığımız şehirlerde benzerini neredeyse her gün yakalamanın mümkün olduğu amaaa gelgelelim içeriğini doldurmada kadrosundaki Mgla ve Kriegsmaschine elemanları kadar başarılı olmamızın çok zor olduğu bir sadelikten bahsediyorum. Albümün içerisindeki tekinsizlik ve gizem hissi dinleyen herkese geçiyordur diye düşünüyorum. Adrese teslim olarak hazırlanmış, içindeki deneysel anları ile de vuruculuğunu çok kısa sürede iletmeyi başarmış bir albüm var karşımızda. Grubun bizlerdeki deşifre etme ve anlamlandırma ihtiyacından yola çıkarak hepimizi dipsiz bir çukura, bile bile sürüklemiş olmasını başka bir şekilde açıklayamıyorum. Dinleyenleri parlaklığı ile gözlerini kamaştıran keskin bir bıçağa atlatmak o kadar da kolay bir iş olmamalı zira. O ne ya, acaba mı, noluyo filan derken… Tebrikler öldünüz.
5. Spectral Wound – Songs of Blood and Mire
Kariyerlerinin en başından itibaren büyük bir hayranlıkla takip ediyorum kendilerini. Çocuksu bakmanız çok normal ama ülkedeki en ciddi fanlarından biri olduğumu düşünüyorum. Ve bu zatı muhteremler 2025 içerisinde konsere de gelecekler. Buraya kadar iyi ama ne kötü, ben gidemiyorum mk bir takvim uyumsuzluğu sebebi ile ve takvimleri hırpalıyorum anlayacağınız. Neyse hiç inceleme girişi gibi olmadı, sakinleşip devam ediyorum. Efendim grubun yeni albümüne ayılıp bayılsam da biliyorum ki bir önceki albümün bir tık gerisinde. Ha bu bir sorun mu bence değil. Çünkü bu “bi tık” diye bahsettiğim hali bile piyasadaki tonla grubu tokatlar. Adamların yapabileceği kötü bir iş beklentisi de yok bendenizde. O kadar iyi bir albüm olarak görüyor ve sahipleniyorum ki, o kadar olur. Yok ya çok ciddili şeyler yazmayı beceremeyeceğim sanırım. Siz anladınız albümün bendeki karşılığını. Black metal sevip de bu albümü beğenmemek ve övmemek için kasıt ararım ben ancak. Çok iyi çok. Ben bi koşu albümü tekrar dinlemeye gidiyorum. Kib öptüm bye.
4. Necrowretch – Swords of Dajjal
Bu grubun hiçbir zaman azılı fanlarından olmamıştım ama bu hakikaten başka. Kariyerlerinin kesinlikle en iyi albümleri olduğunu düşünüyorum. Death metal olarak başladıkları kariyerlerini, amansız black metal etkilenimleri sayesinde canhıraş bir saldırı makinesine dönüştürmüşler. Bahsettiğim black metal soslaması öyle dozunda ve öyle tat veren bir bileşende ki dinleyince havalara uçuyorum keyiften.”Swords Of Dajjal”, grubun bugüne kadar yaptığı en black metal soundlu albümleri. Şarkı yazımına gösterilen ekstra özen ve dikkat sayesinde de bu albüm Necrowretch tarafından yayınlanan en kapsamlı ve olgun sese sahip materyal olmuş. Tempo değişiklikleri ve melodi kullanımları üst seviye. Kendini tekrar tekrar dinletme kabiliyetine de sahip, çakı gibi albüm valla. Kaçmaz, kaçmamalı.
3. Misotheist – Vessels By Which the Devil Is Made Flesh
Prime seviye black metal gruplarından birisi daha. Bakmayın epey underground olarak takıldıklarına. Geldikleri yeri çok iyi özümsemiş, ne yapmak istediğine oldukça emin bir grup var sırada. Çıkardıkları her ürünün banko müşterisiyim. Uzun şarkı sürelerinin hakkı bu kadar iyi verilir diye de düşünüyorum. Yine 3 şarkı olarak hazırlanmış bu albümde gizemli derinlikler, öfke, karanlık bir atmosfer ve buna eşlik eden melankolik ses manzaralarına kadar her şey yine üç üçlük valla. Yarattıkları ya da inşa ettikleri diyeyim atmosfer öyle ikna edici ki dinlerken içinde bulunduğunuz zamandan, karanlık bir dilime geçmeniz çok muhtemel. Bir anda ensenizde hissedeceğiniz soğukluğun farkına varır bulacaksınız kendinizi. Özetle; şarkı yazımı ve enstrüman kontrolü alanındaki mükemmel işçiliğe ek olarak, akılda kalıcı melodiler ve yankı dolu atonal riffler konusundaki bu mükemmellikle tanışmanız gerekiyor diye düşünüyorum. Devasa bir iş.
2. Djevel – Natt Til Ende
Djevel bir üretimde bulunuyorsa biz kim köp… Şakası bir yana her albümde böyle bir kartviziti masaya bırakmak nasıl oluyor arkadaşlar. Gerçekten kötü işi bırak, kötü notası yok heriflerin. Çıkar çıkmaz sene sonu listesine koymalısın beni diye avaz avaz bağırıyor resmen. Müzikleri barındırdığı tüm karmaşık ayrıntılar ve inceliklerine rağmen iblislerin her birini de tatmin edecek kadar karanlık barındırıyor. Hissettirdikleri kasvetli atmosfere kapılıp gitmeyen olamaz diye düşünüyorum. Ürpertici vokaller, yıkıcı çığlıklar, devasa gitarlar, umutsuzluk ve çaresizlik hisleriyle Djevel, Norveç black metalinin lider gruplarından birisi olarak en tepelerden selamlıyor türü. Daha da fazla ilgi ve şöhreti hak eden, klas ötesi bir grup. Hastasıyım, hassasıyım…
1. Akhyls – House of the Black Geminus
Black metal grupları genellikle hem müzikal hem de tematik olarak geceden ilham alır. Gece, sevdiğimiz türün atmosferine ve felsefesine çok yakışan gizemi, karanlığı ve yalnızlığı simgeliyor. Gruplar genellikle doğa, ölüm, karanlık ve doğaüstü gibi konuları, bu unsurları güçlendiren gece temasıyla işliyor. Gece görüntüleri sıklıkla yabancılaşma ve iç gözlem duygularını ifade etmek için kullanılır; bu da müziğe ekstra bir mistisizm ve yoğunluk katmanı kazandırır. Çoğunlukla gece ile ilişkilendirilen bir başka konu ise uyku. Ve bazı uyku anlarımızın da kabuslar ile ayrı bir ilişkisi gelişmiş durumda. İşte bu albüm kabus denen şey ne ise o. Bu sene göreceğiniz en kallavi kabus ayrıca. Bu sene üzerine çıkabilen olmadı, BENCE. Her şarkı bir zindan, bir labirent. Eğer uyumsuzluktan, aşırılıktan ve gerçek kötülüğün kaynaklarından bahseden bir karabasanı dinlemek nasıl bir his derseniz bu albüm size beklediğinizi verecektir. Hassas insanlar uzak dursun. Hadi iyi uykular!