“Hail the Fallen” Sonrası Black Front (Kara Cephe) Röportajı

2019’da en sevdiğimiz ve en çok dinlediğimiz albümlerden oldu Black Front’un (eski adıyla Kara Cephe) “Hail the Fallen”ı. Kayıtları uzun süre önce biten ama yayımlanması biraz zaman alan bu çalışma, grubun önceki albümü “Unutulanlar”ın üstüne inşa edilmiş, daha eklektik ve daha olgun bir albüm -bizce tabii ki. Bunların ışığında, grubun iki üyesi Tanju ve Mert sorularımızı cevapladı.
Paslanmaz Kalem: Yeni albüm “Hail the Fallen“daki miks ve
Mert: Albüm üzerinde çalışmaya 2015 ortalarında başladık, 2016’nın Aralık
Sürekli prova yaptığımız Roketsonik
2017’nin Ocak ayından Mart ayının başına dek albümün miksi ile uğraştık. Yetenekli olması bir yana, son derece sabırlı da biri Adham. “Died”ın 11. versiyonunu mikslerken artık “I’m still alive but so sick
PK: Aslında yeni albümün kayıtları iki yıl kadar önce bitmişti. Albümün yayımlanması neden bu kadar gecikti?
Tanju: İlk albümümüzü yayımlayan Corvus Records ikinci albümü de çok beğendi ve bunu da CD olarak basmak istediğini söyledi. Tabii underground şirketlerde çıkacak ürünler konusunda bir sıra oluyor ve her şey zaman alıyor. Bizim sıramız albümü teslim ettikten 2 yıl sonra geldi ne yazık ki. Aslında bu süreçte insanların müzik dinleme alışkanlıkları iyice değişti ve fiziki kopyalar yerini iyice dijital platformlara bıraktı. Bunu Corvus’a da bildirdik ve yapacağı masrafların karşılığını alamayabileceğini söyledik. Gelen cevap aslında oldukça keyifliydi: “Bu albüm değer veren kişilerin arşivinde bulunmak için fazlası ile iyi, yapacağız dedik ve paranın hiç önemi yok.” “OK” dedik.
PK: Albüm ilkine göre çok daha eklektik. Nasıl bir yazım ve kayıt süreci vardı ki farklı tarz ve kanallardan da etkiler sirayet etti beste sürecine? Ve ilkinde niye böyle bir yaklaşım yoktu mesela?
Mert: İlk albümümüz “Unutulanlar”ı yaparken ne istediğimizi biliyorduk ve sonuçta ona ulaştık. “Unutulanlar”a paralel olarak
“Hail The Fallen”a başlarken a
PK: Yeni albümdeki “Hail the Fallen” ve “Died” gibi parçaların nakaratları da hayli akılda kalıcı. Vurucu nakaratlar ilk albümde çok görmediğimiz bir olguydu, değil mi?
Mert: Bahsettiğin şarkıların nakaratları Tanju’ya ait. İlk albümde de “Doksan Dereceler” ve “Unutma” gibi parçaların vurucu nakaratları vardı çünkü onlar da Tanju’nun besteleriydi. Akılda kalıcı nakarat bence Tanju’nun mührü gibi bir şey. Asafated’ın “Lonely”
PK: Geçtiğimiz haftalarda Karga’da canlı bir performans sergilediniz. Önümüzdeki süreçte canlı performanslara ağırlık vermeyi düşünüyor musunuz yoksa sizi gene ara ara mı göreceğiz?
Tanju: Aslında biz Kara Cephe olarak ilk müzik yapmaya başladığımızda niyetimiz bizi tatmin edecek sound ve sanatsal değere sahip kayıtlar yapmaktı sadece. Belli bir süre sonra bu kayıtları “az ve öz” konserlerle ödüllendirmeye karar verdik Mert’le. O noktada Yusuf da guruba katıldı. Şu ana kadar hepsi tek grup olmak üzere sadece 4 konser verdik. Hepsi sound ve görsellik anlamında istediğimiz seviyedeydi. Sanırım ilerleyen yıllarda bir kaç konser daha verebiliriz ama asla yoğun bir konser temposu düşüncemiz olmadı. Yaptığımız tarzın bize 3 ayda bir çıkalım diye baskı yapacak bir seyirci ve takipçi sayısı yok zaten ülkemizde. İşin ilginci İstanbul dışında hiç çalmadık ama şehir dışından gelen bir çok insan oluyor. Bu keyifli bir durum.
PK: Yeni albümdeki tüm parçalar İngilizce yazılmış ama Türkçe olarak yaptığınız besteler de vardı. Tekrar Türkçe besteler yapmayı düşünüyor musunuz?
Tanju: Yaptık bile. Bir zaman vermenin yanlış olduğunu öğrendik ama sırada çıkacak 4 parçalık EP’mizin tamamı Türkçe. Bunun dışında Godflesh, Nailbomb çizgisinde hayvani soundlu ve sert besteleri var.
PK: İmaj ve sound olarak Laibach’ı örnek aldığınızı söyleyebiliriz, değil mi? Eğer öyleyse, Laibach dışında başka hangi endüstriyel gruplardan besleniyorsunuz?
Tanju: Laibach bu tarzı benimsemiş gruplar için bir ekoldur ama Black Front’un görsel ve müzikal açıdan sadece onları örnek aldığını söyleyemem. Sayacağım grupların başına Godflesh, Type O Negative, Gorefest olabilir. Tabii benim müziğe olan katkı ve bilgim Mert’e göre çok daha yüzeysel derecede.
PK: İlk albümün kapağında bir erkek bir de kız çocuğu vardı, yeni albümün kapağında ise tek başına duran bir erkek çocuğu var. “Çocuk” teması neyi simgeliyor ya da müziğinize etkisi nedir?
Mert: Öncelikle, “Unutulanlar” kapağındakilerin ikisi de kız. Onlar Corvus Records’un sahibi Emil Saparevski’nin kızları. Bu kızlardan küçük olanı Angelina büyüdü ve son konserimizde bizimle sahneye çıkıp “Imagine”da eşlik etti. “Hail The Fallen”ın
İlk albümün kapağında maço figürler yerine iki kız çocuğunun olmasını özellikle istedik. Geleneksel rock ve metal müzikte kadınların akılsız seks objelerine indirgenip aşağılanmasına ve başıboş erilliğin yüceltilmesine karşı bir tepkiydi. Neticede gaylerin “kadın gibi adam oldukları” için aşağılandığı bir kültürün içindeyiz. Rob Halford’dan
İkinci albümün kapağı ise hem “The Young Guard” parçasına, hem de albümün genel temasına, yani “kendini kurban etme”ye bir gönderme. “The Young Guard” 2. Dünya savaşında Naziler tarafından işkenceyle öldürülen 12-18 yaş arasındaki Sovyet vatanseverler ile ilgili. Diğer parçaların sözlerinde de karakterler kendilerini feda ederek ve ölerek yaşamanın kirinden arınıyorlar. Örneğin “Runaway Horses”da canını bir amaç uğruna feda etme arzusundan bahsediliyor ve ruhun ölümde saflığa ulaşma dürtüsü kaçak bir atın öfkesine benzetiliyor: “Beni dizginleyemezsiniz / Hiçbir kafes beni tutamaz / Gerekirse rüzgara dönüşürüm / Vahşi, kaçak bir at gibi.“
Garip ama insanların kendileriyle çelişmek zorunda kalmadan dünyaya idealist gözlerle bakabildikleri tek dönem gençlikleri sanırım. Ancak o dönemlerde bir şeyleri değiştirebileceğimize inanacak kadar saf olabiliyor ve kendimize zarar vermeyi göze alabiliyoruz. Genç insanlar her zaman bir şey uğruna şehit olmak isteyecekler. Bizler ise genç değiliz. “Hail The Fallen” o genç ruhun önünde sevgiyle başımızı eğip hürmet göstermemizden ibaret, o kadar.
Mert: Apocalypse Now’da Marlon
PK: Daha yayımlanmamış bir kaydınız daha var, hem de Türkçe: “Kene”. Bu parçanın ardındaki hikâye ne? Nasıl ve hangi kapsamda yayımlanacak?
Tanju: Kene Türkçe olan diğer üç beste ile birlikte sırada çıkacak olan EP’de yer alacak. Parçanın konusu hayatınızın içinde size hep bir şekilde yakın duran ama kanınızı emmek için fırsat kollayan tipleri anlatıyor. Gün geliyor emdikleri kan yüzünden patlıyorlar. Böylelerin aslında hiç gerçek dostları olmadığı için habire birilerine yanaşıp çıkarcılık peşindeler. Zavallı kişilikler. Hepimizin hayatında var işte bu tiplerden. Evlerden ırak!!!