KAPTAN KADAVRA Röportajı: “Biz de bu yolun yolcusuyuz; her gün öğreniyoruz.”

Türkçe sözlü ekstrem metalin başarılı temsilcisi Kaptan Kadavra, 2021’de ilk albümleriyle yakaladıkları çıkışla adından söz ettirmiş, haliyle bizim de kadrajımıza girmeyi başarmıştı. Gördükleri ilgiyi ve yakaladıkları ivmeyi çok iyi değerlendiren ekip, hız kesmeden üretmeye devam etti. Dört yıl içinde üç albüm yayımlayan ve sahnelerden de geri kalmayan bir gruptan söz ediyoruz. Özellikle 2023’de çıkardıkları Mental Yara albümü, kısa sürede kat ettikleri yolu ne kadar emin adımlarla yürüdüklerini kanıtlar nitelikte olgun ve bütünlüklü bir albümdü. Kaptan Kadavra bu yılı da boş geçmedi ve yeni albümleri Steril ve Kimliksiz’i çok kısa bir süre önce yayımladı.
İleride, grubun kariyerinde kilometre taşı sayılabilecek bu yeni albüm 24 dakikalık kısa süresinin de etkisi ve son şarkıdaki Can Temiz düeti ile tadı damakta bırakan bir kapanış yaparak dinleyicide tekrar dinleme isteği yaratmayı başarıyor. Bu başarıdaki en büyük sır ise söz ve bestelerdeki özenli işçilikte yatıyor. Yeni albüme -ve daha önce hiç dinlemediyseniz önceki iki albüme- kulak vermeniz şiddetle tavsiye olunur. Şahsi kanaatimiz; ülkenin böyle gruplara, böyle grupların da dinleyicinin desteğine ihtiyacı var.
Ekibimizden Burak Gülgüler, dumanı üstünde albümü fırsat bilerek gruba ulaştı; yeni albüme ve Kaptan Kadavra’ya dair merak ettiğimiz sorulara tatmin edici yanıtlar aldı. Röportajın sonunda grubun konser takvimine de mutlaka göz atın.
İlk albümden bu yana kadrajımızdasınız. Her albümde tarzınızdan ve imajınızdan ödün vermeden müziğinizi biraz daha ileri taşıdığınızı görmek oldukça sevindirici ve tatmin edici. Geçen yıl 2. albümünüz “Mental Yara”yı dinlediğimde olgunluk ve bütünlük açısından büyük bir sıçrama kaydettiğinizi düşünmüştüm. Duyduğum kadarıyla yeni albümünüz “Steril ve Kimliksiz” de aynı çizgide ve olgunlukta bir albüm olarak dikkat çekiyor. Sizin için bu albüm ne ifade ediyor?
Müziğimizi ileri taşıdığımızın düşünülmesi müzik yapmaya devam edebilmemizde yakıt görevi görüyor. Hele ki sınırları zorlayan ağır eleştirilerin son zamanlarda ne kadar kolay yapıldığını düşündüğümüzde, objektiflikten ödün vermeyen olumlu yorumlar almak devam etmek için harika bir motivasyon oluyor. Bu sebeple sizlere teşekkür ediyoruz.
Müziğimizin olgunluk serüveni konusunda tarafsız ve somut bir yorum yapamayabiliriz fakat kişisel olgunlaşma sürecimiz hakkında epey veriye sahibiz. Yirmili yaşların sonlarına doğru müzik üretiminde somut adımlar atabilmiş, şu sıralar otuzlu yaşlarına gelen insanlar olarak, tahmin ediyoruz ki duygu ve düşüncelerimizdeki değişim müziğimize yansımış olabilir.
Ayrıca, her ne kadar, çok eski arkadaşlar olsak da bir grup olabilmek, bir grup gibi düşünebilmek; Barkın, Gürkan, Anıl (x2) ve Oset’ten ziyade, “Kaptan Kadavra” olarak hareket edebilmek ve üretebilmek; kısacası bütünlük kazanabilmek, farklı bir olgunluk yolculuğu galiba. Biz de bu yolun yolcusuyuz; her gün öğreniyoruz.
Sanırız bu sebeple Steril ve Kimliksiz’in bizim için ifade ettiği şey; şahsi deneyimlerimizden süzülen kişiliklerimizi, soyut “Kaptan Kadavra” kimliğiyle bütünleştirebilmeye bir adım daha yaklaştığımız, içimize sinmeye biraz daha yaklaşmış bir albüm olması.
Albümün şarkı yazım ve kayıt sürecini anlatabilir misiniz? Davulları Suicide’dan Erkan Tatoğlu ile kaydetmişsiniz. Albümün prodüktörlüğünü de gitaristiniz Anıl yapmış. Anıl’ı hem bu albümde hem de diğer iki albümün albümün kayıt sürecinde en çok zorlandığı durum/anlar ne oldu? Bu tip bir sorumluluk almak büyük bir stres yaratabiliyor…
Gitaristimiz Anıl: Albümün tüm enstrüman ve vokallerini doğal çalımımıza en yakın şekilde, minimal hataları bilinçli olarak kayıtta bırakarak kendimize yakın bir sound yakalamaya çalıştık. Davul kayıtlarında Erkan Abinin tecrübesi ve Anıl’ın kusursuza yakın çalımıyla benim işim çok kolaylaştı. “Quantize” dahi etmedik; nasıl çaldıysa öyle.
Müzik prodüksiyonu benim aynı zamanda hobim olduğu için sorumluluk almak beni strese sokmuyor, bazen beş kişiyi mutlu etmek kendimi mutlu etmekten daha kolay olabiliyor. Tek başıma körleştiğim durumlarda grup arkadaşlarım devreye giriyor ve aradığımız ortak sound’a birlikte yelken açıyoruz.
Müzikal anlamda geleneksel yapılara pek uymuyorsunuz. Kaptan Kadavra için müzikal anarşi ne ifade ediyor? Şarkılarınızda sınırları zorlamak ya da yıkmak istediğiniz belirli temalar var mı?
Müzikal anarşi üzerine pek düşünmedik sanırız. Bu, müzik yapan insanlardan bağımsız tartışılacak bir konu gibi geliyor kulağa. Her birimizin kişisel zevkleri tabii ki farklılık gösterebiliyor; bu da kaçınılmaz olarak belli sınırların dışına çıkan bir üretime zemin hazırlayabiliyor. Gerek müzikal olarak gerekse fiziksel olarak zorlamak istediğimiz tek sınırın Schengen bölgesi sınırı olduğunu düşünüyoruz.
Albümün ismi de dikkat çekici: “Steril ve Kimliksiz”. Albümün kimliğini “kimliksiz” olarak ifade etmek ironik olmuş. İsme nasıl karar verdiniz?
Steril ve kimliksiz olmak, herhangi bir kadavrayı betimliyor gibi düşündük: Sterilize edilmiş bir kadavranın artık bir kimliğe ihtiyacı yok, o sadece geride kalanlar için bir melankoli ya da iş, tıp öğrencileri için bir araç; yani herhangi binlerce bedenden sadece biri. Dünyanın çeriyle çöpüyle ilgisi kalmamış; belli bir kimliğin ağırlığını taşıması gerekmeden dümdüz, huzurluca yatabiliyor.
Yanlış anlamayın, sapık ya da intihara meyilli değiliz. Sadece, herhangi biri olma fikriyle barışabilmenin tertemiz rahatlığını böyle bir temayla ifade etmek istedik. Hepimizden tek başımıza çok büyük işler yapmamız bekleniyor, çok büyük işler yapanlar, en iyi hayatı yaşayanlar gözümüze sokuluyor ve kirleniyoruz. Kimlik sandığımız şeyi ne kadar hür irademizle şekillendiriyoruz, sandığımız kadar önemli miyiz, olmadığımızı kabul edersek arınır mıyız gibi düşünceleri sorgulamaya çalıştık. Albüm ismi de böyle şekillendi. Tabii günün sonunda duygularının yoğunluğundan kimliğini kaybetmiş bir kimliğe bürünmüş de olabiliriz, zaman içinde anlayacağız.
Albüm kapaklarınız ve konser afişlerinizin tasarımları da size ait diye biliyoruz ve bu konuya çok önem verdiğiniz aşikar. Bence bu durum grubun profesyonel imajını da üst seviyelere taşıyor. Bu sanatsal yanınızdan bahseder misiniz?
Olumlu görüşleriniz için teşekkür ederiz. Bu soruda sözü sanatsal yanımız Gürkan’a bırakmak istiyoruz: Metal müziğin görsel yanının (albüm kapakları, müzik videoları, afişler vs.) bu müziği dinlemeye başlamamda önemli bir etkisi oldu. Mesela çizim yapmaya, sıkıldığım derslerde Eddie’yi çizerek başladım diyebilirim. O yüzden müziği ve görselliği hep bir bütün olarak gördüm. Kendi grubum için böyle şeyler tasarlama fırsatının olması da benim için büyük bir şanstı. Çizmekten ve tasarlamaktan keyif aldığım tarzın ürettiğimiz müzikle uyumu da hepimizi tatmin etti sanırım.
Albümün kapanışındaki Can Temiz düeti, grubun daha deneysel sulara yol açacağının bir işareti mi? İlk albümden beri nakarat yazımında kendinizi geliştirdiğinizi görüyoruz, bizi sonraki kayıtta neler bekliyor olabilir?
Genellikle albüm yazım sürecinde önceden belirlediğimiz bir yön olmuyor. Fikirler yolda gelişiyor ve şekilleniyor. Katarakt’ın yazım süreci de bu şekilde gelişti ve Can Temiz parçaya çok şık bir dokunuşta bulundu.
Deneysel olmak için aktif bir çaba sarf etmiyoruz. Fakat, zaman geçtikçe tükettiğimiz ve ürettiğimiz müzikler renklenip çeşitlenebiliyor. Bu sebeple bizi sonraki kayıtlarda neler beklediğini biz de bilmiyoruz. Aslında bu merak, üretime devam etmemizi sağlayan unsurlardan bir tanesi.
Ve galiba Kaptan Kadavra olarak başka bir müzisyenle düet yaptığınız ilk şarkı oldu bu. Türkçe sözlü metal yapmanın avantajıyla daha çok düet ile kitlenizi genişletme imkanı varken düet fikrine biraz mesafeli misiniz yoksa başka düet planları da olacak mı?
Düet fikrine mesafeli değiliz. Çevremizde yetenekli insanlar var ve her iki tarafın da heyecanlandığı ve tatmin olacağını düşündüğü bir iş ortaya koymak bizi mutlu eder. Doğru hissettirdiği noktada yeni bir düet neden ortaya çıkmasın?
Ankara’da oldukça aktif bir grupsunuz, bu yüzden bu sorunun cevabını sizden alabileceğimi düşünüyorum. Ankara’nın metal ortamlarında hala Ankaralı grup / İstanbullu grup kıyaslaması yapılıyor mu? İlginçtir, bu durumu birkaç gruptan “Ankaralı olduğumuz için bizi desteklemiyorsunuz” gibi şeyler duyunca fark etmiştim. Siz Ankara metal sahnesinin ayrıma uğradığını düşünüyor musunuz? Bence en az İstanbul’daki kadar başarılı gruplar çıkıyor ve dinleyicilerin memlekete bakarak karar verdiğini de pek sanmıyorum. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ankara / İstanbul noktasında negatif bir kıyaslamaya şahit olmadık. Genelde İstanbullu dostlarımız Ankarara’dan çıkan sağlam gruplardan bahsediyorlar. Ankaralı olduğumuz için şimdiye kadar herhangi bir dışlanmanın, operasyonun, itibar suikastinin, tapenin vs. kurbanı olmadık. Türkiye’nin dört bir yanında Cenotaph, Suicide, Carnophage, Decimation, Self Torture, Rektal Tuşe, Thrashfire, Black Tooth ve şu an aklımıza gelmeyen niceleri hakkında övgüler duyuyoruz. Bizce dinleyici, bir grubu takdir ettiğinde memleketine bakmıyor.
Şu üç albüm hakkında grup elemanlarının fikirlerinizi merak ediyoruz; Self Torture – PersonA ; Converge – Jane Doe ; The Dillinger Escape Plan – Miss Machine
Self Torture Türkiye’ye lezzetli hardcore’u getirdi; yoruma gerek bile yok. Kimliksiz oldukları için Jane ve John Doe’nun yeri bizde ayrıdır. Converge’ün grupça hastasıyız. The Dillinger Escape Plan’ı beğeniyoruz. Hatta Oset ve Barkın onları bu yaz canlı dinleme imkanı buldu, performanslarını çok beğenmişler. Miss Machine adlı albüme ise çok hakim değiliz. Gürkan, Ire Works albümünü sever.
Son on yılda Türk gruplarının yurtdışında oldukça ilgi görmeye başladığını, artık Cenoptah’ın açtığı yoldan bir sürü yerli grubun turneye gittiğini görüyoruz. Kaptan Kadavra’nın yurtdışı ile arası nasıl, dinleyicilerden aldığınız tepkilerden memnun musunuz, özellikle Bandcamp gibi platformlar üzerinden?
Yurtdışından bize güzel mesajlar yazan, CD ve merch talebi olan, dijital albüm satın alan, hatta konsere gelen dinleyicilerimiz oluyor. Bu, bizi tabii ki mutlu ediyor. Ülkemiz dışında sahne almak fikri bizi her zaman heyecanlandırıyor.
Müziğinizin görsellerinde fütüristik bir karikatürize etme durumu olsa da oldukça duygu yüklü nakaratlara sahip şarkılarınız da var. Sanki gittikçe şarkı sözlerine verdiğiniz önem artıyor gibi. Bu iç dökme durumu hayattaki hangi şartlardan dolayı gerçekleşti, son on yılda yaşadığımız coğrafyada olup bitenler müziğinizi nasıl etkiledi?
Etrafımızdaki kimseden daha fazla trajedi yaşamadık ama herkes gibi biz de coğrafyada olup biten çalkantıdan etkileniyoruz ve alışkanlık olarak kafada çok sekme açıyoruz. Biliyorsunuz, bu coğrafyada steril kalabilmek için çok ilaç yakmak gerekiyor. Evde yalnızken, dur şu sekmeleri kapatayım deyince bir bakıyorsunuz iç, dökülmüş. Çoğunluk gibi biz de yıllardır haber mağduruyuz (news junkie deniyor galiba). Bu sebeple görsel ve duysal ifade biçimimiz en az gerçek dünya kadar karikatürize olabiliyor.
Modern bir ekstrem metal grubu olarak teknoloji ile olan ilişkiniz eski nesillere göre çok daha içli dışlı. Yapay zekanın müzik üretiminde ve canlı performanslarda kullanılmaya başlaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Herkes AI’ın felaket getireceğinde hem fikir gibi ama bir yandan da hayatımızın her alanına kaçınılmaz olarak, itiraz ede ede kabullenmeye de başlıyoruz onu sanki. Siz ne hissediyorsunuz bu konuda?
Sanırız TM’ci olduğumuz için müziği hayatın romantik tarafının bir ürünü olarak görüyoruz. Yani, mükemmellikten epey uzak insani duyguları ifade etmekte kullanılan bir araç… Her şeyi çok doğru yapan robotlara kusurun çekiciliğini anlatamayacağımız için, ipleri tamamen onların eline vermek tatsız bir fikir gibi geliyor.
Yapay zeka, müzik teknolojileri, ses işleme ve sahne kurulumu gibi işlerde yakın gelecekte dostumuz olabilir, fakat müzik üretimi noktasında sanatımıza müdahale edeceği bir senaryoya sıcak bakamıyoruz. Yapay zeka, basitleşmesi gereken işlerde fayda sağlıyor ama müzik üretiminin bizce bu kadar basitleşmemesi gerekiyor.
Bu arada sorunuzu ChatGPT’ye sorduğumuzda aşağıdaki cevabı aldık:
“Bu konuda gerçekten karmaşık hislerimiz var. Yapay zekanın müzik üretiminde ve canlı performanslarda kullanılmaya başlaması, müzik dünyasında köklü değişiklikler yaratabilecek bir potansiyele sahip. Teknolojiyi zaten yaratım sürecimizin bir parçası olarak benimsedik, bu yüzden yapay zekanın bu sürece dahil edilmesi doğal bir gelişim gibi görünebilir.
Ancak, bu konuda endişelerimiz de var. Yapay zekanın müzik üretimini kolaylaştırması, yaratıcılığı ve insan faktörünü geri plana itebilir. Müzik, duyguların ve insan deneyimlerinin bir ifadesi olarak önemli bir yer tutuyor. Bu yüzden, bir makinenin bizim hissettiklerimizi ve yaşadıklarımızı aynı şekilde ifade edebileceği konusunda şüpheliyiz.”
Sorularımız bu kadardı, eklemek istediğiniz bir şeyler var mı?
Özenle yazılmış bu sorular için teşekkür ediyoruz. Konserlerimizde yüz yüze görüşmeyi diliyoruz.