PENTAGRAM – En İyi 10 Şarkı

1) Vita Es Morte
Doğu Yücel:
Her büyük grubun bir bayrak şarkısı vardır. Bu şarkı o grubun manifestosunu, anafikrini, hayata dair tez cümlesini özetler. İşte Pentagram için, özellikle de Pentagram’ın thrash metal dönemi için o şarkı Vita Es Morte diyebiliriz.
Grubun tarihine bakılacak olursa ilk albümünden beri ölüm temasının öne çıktığını görürüz. Birçok parçada ölümün kaçınılmaz gerçek olduğu hatırlatılır. Bunun en direkt ve Türkçe olarak verildiği parça olan Ölümlü’de “Gör artık anla, ölümlü bu dünya” derler. Benzer düşünceler bazen tasavvufi bazense metal’e özgü bakış açısıyla sözlere yansır. Pentagram’ın evrensel adı olan Mezarkabul (ki İngilizce basın bülteninde bunu Acceptance of Death diye açıklamışlardır) bile Pentagram’ın ölümün kabullenilişini temel konularından biri olarak belirlediği sonucuna vardırır bizi. Tabii Pentagram bu konuyu işlerken kuzey grupları gibi depresif tavırlara bürünmez. Daha çok Metallica’nın ‘To Live is to Die’ ve ‘Fade to Black’ parçalarındaki thrash metal felsefesi söz konusudur. Ölüm gerçeğini kenara atarak kendine korunaklı ve konforlu bir dünya kurduğunu sanan modern insana bir eleştiri yöneltir grup. Öteki hayat inancını sorgulatırlar. Cennete gitmek için dünyayı cehenneme çevirenlerin etrafımızda olduğu günlerde bu mesajın önemini daha iyi kavrıyoruz.
Vita Es Morte, latince “hayat ölümdür” anlamına gelen bir kalıp. Vita es morte, morte es vita. Hayat ölümdür, ölüm hayattır, derler. “Doğar, büyür ve ölürüz” klişesinin kronolojisi nakaratta değişir; “die, live and born” olur… Yani “ölür, yaşar ve doğarız”. (Bu anakronizmin benzeri MMXII’deki ‘Doğmadan Önce’de de “Öldürmüşler seni doğmadan önce” mısrasıyla belirir.) Şarkı sözleri ölüm temasının dışında Trail Blazer’daki birçok şarkıda olduğu gibi sınıf adaletsizliği ve baskıcı otorite gibi konulara da değinir. Melodik olarak en vurucu kısımlardan biri olan “System seems to be suffering” kıtasında “Sistemleri çökmek üzere / korku üzerine kurulmuş siktir boktan bir sistem / İnsanları itaat etmeleri için baskı altında tutuyorlar” der. 1992 de 2017’den farklı değilmiş demek ki.
Son söz olarak, Vita Es Morte’nin konser performanslarına değinilebilir. Şarkı 7 dakika olmasına rağmen maalesef uzun süredir 3.5 dakikalık bir versiyonla çalınıyor. Bu süresiyle konserlerin demirbaşı olması bizim gibi eski Pentagramcıları sevindiriyor ama yine de tam haliyle çalınmasını tercih edenler olacaktır. Tabii şu da bir gerçek: yeni kuşak “Anatolia” ve “Unspoken” şarkıları kadar bu şarkıya hakim değil. Yine de bu listede zirveye oturan Vita Es Morte’nin Pentagram tarihinin en önemli parçalarından biri olduğu ortada. O yüzden en azından bazı konserlerde tam haliyle çalınması gerektiğini düşünüyorum. Bu arada şarkının iki konser kaydı vardır. “Popçular Dışarı”da 7 dakikalık haliyle Murat İlkan’dan dinledik ilk resmi canlı kaydı. “1987”de ise yine Murat İlkan’dan dinledik, bu versiyonda İlkan’ın performansı müthiştir ama maalesef şarkı 3.5 dakika sürer ve ortasında ‘Anatolia’ya bağlanır. Gökalp Ergen’in bu şarkıyı konserlerde çok iyi söylediğini de eklemem gerek. Yine de tabii ki Vita Es Morte’nin asıl gücü orijinal sesi Ogün Sanlısoy’un vahşi vokalleriyle ortaya çıkıyor. Bir gün, “1987” albümündeki Secret Missile’da olduğu gibi konuk olarak da olsa bu şarkıyı Ogün Sanlısoy’la canlı olarak tam haliyle kaydetmeliler bence. Diskografide önemli bir eksik bu.
Emre Karacaoğlu:
2017 yılında tekrar dinlerken, “Vita Es Morte”nin bende uyandırdığı duygular Rodin’in “Düşünen Adam”ına ya da Venüs de Milo’ya bakarken duyduklarımla neredeyse aynı: yüce saiklerle sanata sarılmış, zanaatinin özünü iyi kavramış, hünerli ellerin ve dimağların ortaya koyduğu bir şahesere bakarken hissedilen gıpta ve hayranlık hisleri. “Vita Es Morte”, hiçbir Türkçe rock ve metal grubu daha doğru düzgün (Türkçe ya da İngilizce) iki mısrayı bir araya getiremezken, belirli bir standardın üzerinde, ustalıkla kaleme alınmış felsefi sözler içeren, iyi bestelenmiş ve icra edilmiş, Alman tarzında bir thrash şaheseri… Ve Ogün Sanlısoy’un da kariyerinin belki de en iyi vokal performansı aynı zamanda. Uzun yıllar boyunca “Anatolia” albümünün hayranıydım. Yetişkinlik yıllarımda “Trail Blazer”a yeniden şans vermemle bu şarkının kıymetini ve cam bir fanusta saklanmayı hak eden, klas bir thrash örneği olduğunu zamanla kavradım… Ve ancak 30 yaşımdan sonra en çok dinlediğim Pentagram şarkısı olduğunu fark etmemle kişisel listemin başına oturdu.
Volkan Atay:
Albümün içerdiği türlü eksikliklere karşın, bugün ülkemizdeki metal müzik adına sevinç kaynağı olduğu ortada. Hala da göğsümüzü gere gere sağda solda konuşuyor olacağız. Albümün açılış parçasına hasta oluşumuz ise kayıt altına alınalı çok oldu. Her dinlediğimde de ülkemizdeki metal müzik icrasını şahlandıran ve ayak kaydıran parçalardan birisi olduğunu düşünüyorum. Cümlelerime sürekli ülkemiz lafını sıkıştırıyorum zira, dünya çapında olabilecek müziklerini sadece yerelde kalacak şekilde ivmelendirdi Pentagram. Her biri birbirinden farklı sayılacak albümleri ile başarı çizgisini sürekli korumayı başarmış olduklarını görmek kolay olsa da çok daha fazlasını bekliyordum şahsen. Çıkardıkları ilk iki albüm ekseninde müzik yapmaya devam etselerdi diye de hayıflanırken buluyorum kendimi. Ogün Sanlısoy’un vokali sayesinde, hedeflediği müziğe her zamankinden daha yakın bir grup olduğunu düşünüyorum. Şartlar dahilinde vokalini bu tarzda sürdürüp geliştirseydi çok daha farklı bir yerde olabilirdi. Hem grup hem de Ogün. Parçaya geri dönersek, bu parça baya büyülü bu arada. Hemen hizasına giriyorsunuz ve saniyeler içinde parçanın avucunda kıvranıyorsunuz. Sözlerini ezberlemek için kasmadan deli gibi eşlik edişim de daha dün gibi. Şarkının üzerine serildiği metine ayrı, tüm hücrelerimi hızlandıran melodilerine ayrı bir beşlik çakıyorum. Çok evetle uğurluyorum.