Winter is coming 2018

Sonbahar size neyi hatırlatıyor? Melankoli, black metal; muhteşem ağaç yapraklarıyla kaplanmış İsveç ormanı wallpaperları; doom metal, depresyon; Kadıköy ve Beşiktaşlıların sığınaksız “yazın takıldıkları”ndan kopup “kışın sığındıkları” arayışına başlama mevsimi; biyolojik saatlerini sosyal şartlanmalarına karıştırmış bir sürü 25-35 yaş arası salağın evlenecek eş peşinde koşmadan önce yapış yapış “uyaklı” cümlelere sarılmış instagram “şiiri” paylaşma dönemi… Liste gider. Bir süredir YouTube kanalımızı takip ediyorsanız fark edeceğiniz gibi, Emre dışında yazılara ara vermiş, video röportajlarla siteyi yürütüyorduk. Fakat geçen hafta başlayan bir muhabbette Özgür ortaya “Sonbahar/kış albümleri listesi mi yapsak” diye bir fikir attı ve o fikir pişerek aşağıdaki listeye dönüştü. Kimimize kalsa bu listede ambient, indie, neocrust dallarında da albümler olmalıydı fakat muhtemelen yaklaşan yeni dünya savaşını iliklerinde hisseden Emre ve Volkan’ın vahşi cazibeleri sayesinde, liste black ve doom metal ağırlıklı oldu. Bu albümlere müzikal anlamda kefiliz ve bu mevsim işinizi görür diyoruz. Çünkü sizlerin yukarıda sayılan sonbahar aktivitelerinin dışına çıkabileceğinizi, hatta bize “bilader bu albüm niye yok, ayıptır” şeklinde dönerek, yüzümüzü güldürebileceğinizi biliyoruz. Keyifli okumalar. Yeni yazı döneminde daha sık görüşmek üzere… – Kerem Onan
Bu albümlerden seçerek hazırladığımız Spotify listemiz de sayfanın en altında.
Shining – “Varg Utan Flock”
Drudkh – “They Often See Dreams About the Spring”
Deafheaven – “Ordinary Corrupt Human Love”
YOB – Our Raw Heart
“Sonbahar hangi albümleri dinlemek için uygundur?” sorusunun ilk cevabı, tabii ki doom metal olacaktı. Funeral doom bir kış esansı olduğundan, sizleri “evrene negatif mesajlar göndermenin doruklarına çıkarırken düşündürecek” kadar iyi bir albümle sahalara dönen, emektar endüstriyel doom metalciler YOB ile tanıştırmak istiyorum. “Amarikan” ellerinin en sıkıntılı semtlerinden, Eugene/ Oregon’dan cinnet yolculuğuna çıkan YOB; “üç kişi ile hayvanlı wall of sound nasıl yaratılır, neden yaratılır, insan insana bunu yapar mı?” sorularına cevap vermek üzere 2005 yılında kurulmuş. Gelmiş geçmiş en başarılı Sabbath / Godflesh / Neurosis salatası olarak kabul ettiğim grubun son albümü “OUR RAW HEART”, tek kelime ile başyapıt. Yıllardır, oldukça düzenli şekilde, çıtayı her albümde yükselte yükselte, endüstriyel doom ile klasik düz doom’un mükemmel hibridini en acı verici şekilde yakaladılar. Neden bahsettiğimi anlamak için albümün beşinci şarkısı “Beauty In Falling Leaves”e kendinizi bırakmanız yeterli. – Kerem Onan
KRIEGSMASCHINE – Apocalypticists
Sonbahara doom ile giriş yapmıştık. Mevsimin ikinci zorunlu türü ise black metal tabii ki. Black metal ortamlarının önemli adamlarından iki apokalipsçinin iki dev projesinden biri olan Kriegsmaschine ( diğer projelerinin adı da Mgla ), sürpriz bir albümle seneye damgasını vurdu. Grubun “Darkside” lakaplı davulcusu Maciej Kowalski, albümün insanı sonbaharın karanlığına gömmeyi hedefleyen şarkıların altına efsanevi davul partisyonları yazarak black metal’de çıtayı sırıkla atlama seviyelerine çıkarmış. Kowalski’nin kendisini sadece black metal ile sınırlamadığını, Big Black’ten Helmet’e kadar haysiyetli indie gruplarının yürüyüşlerini de gayet güzel kullanabildiğine şahit oluyoruz albümde. Oldukça ağır kanlı bir şekilde yavaş yavaş yükselen bir tempoya sahip olan album, son üç şarkıda artık kendinden iyice geçiyor ve insana “lan ne sonbahardı be” dedirtiyor. Hail! – Kerem Onan
ON THORNS I LAY – Aegean Sorrow
90’ların metalcileri Ege’nin diğer yakasının doom death grubu On Thorns I Lay’i Orama ve Crystal Tears albümlerinden hatırlayacaktır. Çağının tüm “bağımsız firmalar tarafından gazlanıp hafif yumuşarsa trilyar satacağını sanan extreme metal grupları” gibi onlar da 2000’lerde “deneysel” ayaklarına yatıp ağızlarının payını almıştı. On iki sene sonra 2015’de, ortamlara “hiç yumuşamamış gibi” dönmüşlerdi Atina’nın yavaş metalcileri. Geri dönüşün ikinci albümü “Kalbim Ege’de Kaldı” ( Aegean Sorrow ), introsundan kompozisyonlarına kadar komple 90’lara zaman yolculuğu. Dinlerken gözünüzün önünden Holy Records katalogları, erken dönem doom death grubu flyerları, Avantgarde Magazine ve Elysium Zine’in kapakları geçecek, sonbaharın erken kararan ölü günışığına bakarak şarabınızı yudumlarken “vay Monaco’yum vay, ne çabuk geçti zaman” diyeceksiniz. Ben dedim. Kapağından sounduna kadar bu yıl 90’lara yapılmış en iyi tribute albümlerden biri bu. – Kerem Onan
Tribulation – Down Below
Birçok dinleyici gibi benim de dikkatimi bir önceki kayıtları, başyapıt niteliğindeki “Children of the Night” ile çeken grup, risk almayıp aynı çizgide devam ettiği Down Below ile bu yıl da müzik otoritelerinden övgü aldı. Tabii, Pitchfork hiç vakit kaybemeden Tribulation’a da Queen’den daha yüksek not vererek (Demek ki Tribulation > Queen :P) yeni bir polemik yaratmaya çalışsa da bunu başarmasına izin vermedik, efendi efendi Tribulation dinlemeye devam ettik ama Queen sevgimizden de vazgeçmedik.
Yılın başında çıkan Down Below, önceki albümden hatırladığımız “Melancholia” gibi bir hit barındırmasa da 2018 kışının soundtrack görevini fazlasıyla yerine getirmişti aslen. Zira albümdeki bütünlük ve olgunluk, şarkıların yıllandıkça güzelleşmesini sağladı; gönlümdeki ve kulağımdaki yerini o kadar sağlam korudu ki yılın sonuna gelirken sonbahara da çok yakıştı. Sadede geleyim; Tribulation bu albümünde de barok müziğinden beslenen melodilerle bezeli müziğini kasvetli atmosferiyle harmanlayıp kuzey rüzgarını yüzümüze üflüyor. İçimizi ısıtsın diye dinlemiyoruz sonuçta, ısınmak istesek ıhlamur içip sevişiriz. Siz sevişedurun, ben Mayıs’taki İstanbul konserlerine gitmediğim için üstüme daha hafif pişmanlıklar alıp geliyorum. – Özgür
Marduk – Viktoria
Kurulduğu günden bu yana yaptıkları müzik ve sahip oldukları imaj konusunda black metal ortamlarının en tavizsiz grupların biri Marduk. Kariyerleri boyunca eleştirilere maruz kalsalar da grup bu “kötü” tavrından hiç geri adım atmıyor. Açıkçası birçok black metal grubunda gözlemlediğimiz ırkçı tutumu gözardı edip sadece müzikal olarak değerlendirirsek (şahsen ben öyle yapıyorum) yine çıtayı düşürmeyen, sözünü sakınmayan, lafı dolandırmadan pata küte girişip bir çırpıda sonuca ulaşan iyi bir black metal albümü kalıyor elimizde.
Peki ne oldu da aylar önce çıkan son hayvanlıkları “Viktoria”yı elimize aldığımız gibi rafa bıraktık? Ne olacak, Haziran sıcağında havalar yeni ısınmışken, hormonlarımız şelaleyken black metal albümü yayımlarsan olacağı buydu! “Biç kılap” zamanı geldi çattı, kadınlarda bir beden küçük bikiniler, erkeklerde göbekten cırt cırtı kavuşmayan şortlar ortaya çıktı. Haliyle bünyemiz black metal istemedi, albüm birer ikişer kez dinlendi, iyiymiş denilip kenara atıldı, bol bol Ghost’un Rats ve Dance Macabre’si eşliğinde coşuldu, eğlenildi (Bodrum’a da gittik beraaaber). Neyse ki sonbahar geldi de yine her dinleyişte panzer gibi üstümüzden geçen Viktoria’yı Spotify’ın tozlu playlistleri arasından çıkaracak depresif ruh halimiz geri döndü. Artık kendimizi daha fazla rezil etmeden yaz sezonunu kapama vakti. Siz de yazın verdiğiniz pozlardan, yayınladığınız gereksiz storylerden utanıyorsanız yıl bitmeden bu albüme kulak kabartıp corpse paint edalı ciddiyetinizi takının. Birazcık efendi olun. Sonuna kadar okuduğunuz için tşkrler. – Özgür
Usurpress – Interregnum
Listede resmen Behemoth yok! Vallahi yok, haklısınız. Ama listeye Behemoth koymadığımız için biz de haklıyız. Çünkü sizi Kriegsmaschine, YOB, Usurpress gibi gruplarla tanıştırmak varken, halihazırda bildiğiniz Behemoth’u listeye almanın gereksiz olacağını düşündük (Doğrusu The Satanist gibi bir başyapıttan sonra son albümü pek sevemedik). Onun yerine size İsveç death metalinin buz gibi soğuk sularından çıkagelen Usurpress’i tanıtmaya karar verdim. Çünkü yılın en sıradışı death metal albümü “Interregnum” sonbahar/kış kreasyonumuzun en nadide parçalarından.
“Peki bu albümde ne var?” sorunuza soruyla karşılık vermek istiyorum: “Ne yok ki?” Dingin ve karanlık gitar melodilerinin altında gezinen caz davullarını da duymak mümkün (bkz. In Books Without pages); aksak ritimli, kesik gitar rifli, yavaş tempo sludge partisyonlarını da (bkz. The Iron Gates Will Melt). Albümün en büyük hiti ise akılda kalıcı melodisiyle albümün tam ortasında bütün ihtişamıyla duran Late in the 11th Hour. Doom, death, caz, prog. rock gibi çeşitli müzik türlerinden farklı tınılar duyabildiğiniz albümü sakın ola ki kusmuk kıvamındaki ezogelin çorbası gibi içine ne buldularsa atmışlar sanmayın; Çünkü müziklerini Camel ve Bolt Thrower’dan aynı anda beslenerek ürettiklerini açıklayan Usurpress’in efendi elemenları, biraz önce saydığım tüm o farklı öğeleri müziklerine bütünlük içerisinde ilmik ilmik işleyerek kendilerine özgü müzikal bir kimlik yaratmayı başarıyorlar. – Özgür
CRAFT – White Noise and Black Metal
Elimize kapkara bir dehlize açılan tapınağın giriş şifrelerini tutuşturdukları bu albüm için 7 yıl bekledik. İçeriye daldıktan sonra sizi buluşturacakları tek şey tekinsiz bir karanlık. Sadece karanlık…
Önceki albümlerinden epeyce de farklı bir karanlık bu. Boşlukta yankılanan ve çevreleyen sesler bu sefer her zamankinden çok daha güçlü bir prodüksiyon ile size sunulmuş. Hatta bugüne kadar duyacağınız en iyi Craft. Ürkütücü melodiler ile sundukları bu agresif müzik deneyimi size sonsuz karanlıkların en tecrübe edilebilir olanlarından birini vaat ediyor. Madem konseptimiz sizi kış içerisinde belki ıskaladığınız belki de ötelediğiniz bir mooda sokmak. Albüm ciddi ciddi bu anlamda giyip karanlığa dalmak için dikilmiş, kumaşı zifir bir zırh gibi. İş yürekli bir adım atmaktan geçiyor. Zorlananlar için arkadan itekleyecek şarkıyı da sinsi bir kahkaha atarak bilgilerinize sunarım. – Volkan Atay
WATAIN – Trident Wolf Eclipse
Üç uçlu mızrak, kurt ve güneş tutulması… Kariyerlerinin başından itibaren düzenli olarak kullanılan bu semboller ile size bir savaş davetiyesi sunan Watain, mistik bir savaşın çığırtkanlığı için gönderilmiş vahşi ulaklardan oluşuyor.
Watain kariyeri boyunca her türden black metal dinleyicisi için oldukça klas albümler sundu. Bu albüm ile de bunların mini bir kolajını yapmak istemişler. Daha ilkel bir anlayışa da selam çakmışlar yakın dönemde giriştikleri hareketin üzerinden de işaretler sunmuşlar. Bu açıdan hatırı sayılır oranda bir takipçiyi memnun edeceklerini düşünüyorum. Kan çanağı gözlerini kırpmadan size dikerek müziklerini icra eden grup istediğiniz kış atmosferine rahatlıkla yolcular. Bu arada, aramızda önceki albümden dolayı kalbi kırık cici çocuklar varsa bu albüm ile ruhlarını rahatlıkla paramparça ettirebilecekleri konusunda içleri rahat olsun. – Volkan Atay
FUNERAL MIST – Hekatomb
Bu albümü hiç dinlememiş olanları neye karşı hazırlıklı olmaları konusunda uyarmayı becerebileceğimi hiç zannetmiyorum. İnanın böylesine üst düzey bir vokal performansı ile inşa edilmiş bu katliam için hislerinize bir anahtar sözcük sunmak zor.
Halen Marduk’ta vokalist olarak bin panzer gücünde görev yapan Mortuus burada başka bir isim altında (Arioch ) devam ediyor müzik yapmaya. Bu yıl içerisinde hem Marduk albümü hem de bu albüm yayınlanıyor, elbette gezegenler hizaya geliyor, birbirlerine kısa bir hassiktir çekiyor, sinirler geriliyor ve kazanan açıklanıyor. Funeral Mist rahatlıkla Marduk albümünü de ezip geçiyor. Sonbahar/Kış akşamlarınızı sevgi yumağı haline getirecek işte o sıcacık albüm bu. Nasıl tatlış nasıl pozitif bir albüm anlatamam size. Hahahahsdlsjdlanbizedeyazıkmkkk – Volkan Atay
Spotify